Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde eğitime toplumsal yönelim yüksektir. Bunun temel nedenlerinden biri de eğitimin bireylerin mevcut sosyal konumlarını, statülerini değiştirmenin en kuvvetli aracı olarak görülmesidir. Eğitimin bu işlevi bireylerin penceresindeki rolü denilebilinir. Eğitimin bir de toplumsal fayda penceresindeki rolü vardır. O da eğitimli bireylerden oluşan toplumlarda ortak çıkarlar etrafında örgütlenme, olumlu gelecek inşasına dair birlikteliğin yüksekliğidir. Tabi eğitimin tanımlanacak birçok yönü vardır. Bu kısa yazının konusunu aşacağından, sadece bu iki farklı bakış açısı üzerinde durmak istiyorum.
Eğitimin tek tek bireyler açısında faydası, toplamda, toplumsal faydayı da oluşturmaktadır. Bireyin öncelikle kendi faydasına yönelik tutum sergilemesi anlaşılabilir bir durumdur. Onun içindir ki ailelerin eğitim tercihlerini etkileyebilmek ancak sunulan eğitim seçeneğinin aile veya bireyin yaşamına katkısı nedir sorusuna açık ve net cevap verebilmesiyle mümkündür. Peki büyük umutlarla ve ciddi maddi maliyetlerle gidilen üniversiteler, bireylerin yaşamlarında, sosyal statülerinde değişime neden olabiliyor mu?
Üniversite mezunlarının istihdamına baktığımızda, felsefe mezunundan kasiyer, mimardan pompacı, çift lisans diplomalıdan pazarcı ve otomotiv mühendisinden müşteri temsilcisiyle karşılaşmaktayız. Bir eğitimci olarak bu durumdan toplumun olumlu gelecek inşasına dair birliktelik beklemek akıllıca gelmiyor. Bu durum toplumun eğitimli kesiminde yılgınlığa, kötümserliğe neden olmaktadır. Ayrıca hep konuşulan beyin göçünün de zeminini oluşturmaktadır. Bu durum sadece sürecin bireye yönelik sonuçları diyebiliriz. Peki, bu yanlışlar zincirinin tetiklediği, telafisi mümkün olmayan toplumsal sorunlar ne olacak? Demokrasiyi kimlerle inşa edeceğiz, olumlu geleceği kimlerle kuracağız. Doğayı kimlerle koruyacağız? Bu soruları çoğaltmak mümkün ancak durumun vahametini ortaya koymak için bu sorular yeter de artar. Asıl idrak etmemiz ve ortak akılla çözüm getirmemiz gereken sorun felsefe mezunundan kasiyer, mimardan pompacı, çift lisans diplomalıdan pazarcı ve otomotiv mühendisinden müşteri temsilcisi yaratmayan bir eğitim modeline geçmektir. Aksi takdirde toplumu aydınlık yarınların beklediğini söylemek mümkün olamayacaktır.