Tülay Elif GÖKHAN
  31-03-2023 09:41:00

SUYA GÜZELLEME

Binbir güzel yüzü olan, eşi benzeri olmayan bir güzellikten bahsedeceğim size. Kendileri o kadar güzeldir ki güneş bile onu kıskanır ve kimsecikler onu göremesin diye buluttan tüllerin içinde itinayla saklar. Bu sevgilinin güzelliklerini anlatmakta kelimeler kifayetsiz kalır. Henüz hiçbir şey yaratılmamışken o, vardı. Ve canlı olan her şey ondan yaratıldı. Öyle bir güzellikti ki güzelliklerini dünyanın her köşesine saçtı. Çünkü cömertlik onun tabiatında vardı. Saçıldığı her yere ve her şeye hayat bahşetti. Onun olmadığı yerde hayat da yoktu. Sanırım neyden bahsettiğimi tahmin ettiniz. Bu bir içim su olan doğal güzelin adı tabiî ki su olacaktır. Su, hayatın tam da karşılığıdır. Farsçada âb olsa da Arapçada mâ, zülâl  olsa da hangi dilde olursa olsun aynı değerli şeyin adıdır su.

Suyu anlatmak için kullanılacak o kadar çok sıfat var ki… Suyun affına sığınarak kıyısından köşesinden anlatmaya çalışacağım. Su, güçlendirir. Öyle ki demire verilen su onu çelik haline getirir. Hastaya verilen su, onu iyileştirir. Çünkü su, şifa kaynağıdır. Ölüleri diriltir. Hızır’ın ekmeğinin arasındaki kızarmış balık, suya düştüğünde yeniden can bulur. Su, kavrulmuşların susuzluğunu giderir. Çöllere yağar, zemzem olur; cennete gider, Kevser olur. Su, Fuzuli’nin kasidesinde kâinatın yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Hz. Muhammet olur. Su; mahalle mahalle, köy köy sevgilinin ayakları altında dolanan âşık olur. Sevgiliyi bulmak için durmadan, dinlenmeden gece gündüz yol alır. Başını taştan taşa vurarak sevgiliyi arar. Bu durumdan hiç şikâyet etmez. Çünkü bu yolculuğa kendi talip olmuştur. Bunun farkında olan su, sevgiliye kavuşamadan ölürse kalanlara mezarının toprağından testi yapılmasını vasiyet eder. Böylece testiyi eline alan sevgilinin ellerini öpecek ve ona kavuşma arzusuna ulaşacaktır.  

Su, yeri gelir sevginin güzel yüzü olur, yeri gelir sevgilinin akıp giden saçları olur. Su ikram ederiz, su gibi aziz olmayı dileriz. Ona olan hürmetimizden su içene yılan bile olsak dokunmayız. Nazlı nazlı ama bir o kadar da hızlı geçen ömrümüzü “su gibi geçti” diyerek ona benzetiriz. Bazen hayallerimiz suya düşer, bazen malı mülkü suya veririz, bazen su koyuveririz, bazen suyun altındakileri suyun yüzüne çıkarırız. En yakınlarımızın arasından o kadar da değil diyerek su bile olsa sızmasına müsaade etmeyiz

Su ilk yaratılmışlardandır. Bundan mıdır bilinmez, dostu da düşmanı da çok iyi ayırt eder. Neler görmüş neler yaşamıştır da sırrını kimseciklere ifşa etmemiştir. Çok iyi bir sırdaştır. O kadar iyi sır tutar ki kâbuslarımızı bile sadece ona anlatırız. Bizden alsın da çok çok uzaklara götürsün deriz. Su, bilgedir neler neler bilir. İlmin deryası olmuştur. Mucizelerin baş tacıdır. Hz. Musa’nın Kızıldeniz’i yarmasındadır. Cebrail’in ıssız çöllerde dudakları susuzluktan kurumuşlar için zemzemi çıkartışındadır. Su, koruyucu bir anadır.  Varlığı hayat yokluğu ise ölümün adı olmuştur. Onun için ne kurbanlar kesilmiş, ne adaklar adanmıştır. Uğruna adaklar adanan su, kutsaldır. En gizli dilek mektupları bile onun sinesinde saklanmıştır. Adı berekettir, olduğu yerleri de bereketlendirir. Ekilen tarlalar, fidanlar hep onunla can bulur. O yüzden şehirler suyun dizinin dibinde oturur. Su, rahmettir. Bu yüzden yağmura rahmet de denir. Su, canlılık ve medeniyettir. Bir adı rahmettir, diğer adı da felaket. Yokluğu ise felaketin diğer adıdır, damlalarını birleştirir büyük seller oluşturur, önüne gelene acımaz boğar, dağıtır. Amma kızgın değilse o zaman da sesi ninni gibidir, dinlendirir, şifa olur. Doktor olur, hastalarına şifa dağıtır. En gizli köşelerinden, kaynaklarından çıkar, içenin bedenini ve zihnini yeniler. Bu yüzden değil midir ki insanın ve dünyanın çoğu sudur. Sudan oluşan insan suya daima muhtaçtır. Suyun doğasında daima akmak vardır velev ki durmak onun yaratılışına terstir. Durursa kokar, işe yaramaz olur. Ama duracağı yeri de iyi bilir. Kadir gecelerinde sular durur akmaz mesela. Hürmet bilir su. Çok uzaklardan gelen yolcunun ayaklarına dökülür, onu rahatlatır. Gidenlerin arkasından da en çok yola o revan olur. Giden çabuk dönsün, geride kalan üzülmesin diye. Üzüleni de yalnız bırakmaz, gözlerinden yaş okur akar gider. Su daima küçüğün olmuştur, söz büyüğe kaldığı için. Aslında işin aslı küçüğün sudan öğreneceği çok şey vardır.

Zayıf görünür ama sanmayın ki öyledir. Güç konusunda pek tevazu sahibidir. Bakmayın mütevazı göründüğüne… Naif damlalarını birleştirince bir mermeri dahi delebilecek kadar da güçlüdür aslında. Su; özünde sakindir, kızgınlığı sevmez. Ateşi söndürmesi de bu sebepledir. Bazen de minicik hayatları emanet alır su. Beyaz Gemi’deki yedi yaşındaki çocuğu kollarında ebediyete kadar şefkatle uyutur. Ailesinin veremediği sevgiyi o verir, ailenin saramadığı kollar o olur. Firavun’un emriyle sepetlerle ırmaklara bırakılan erkek çocuklarını da su emanet alır. Onların zulmün kılıcından kurtarır.  Taşıdığı mukaddes yükün ağırlığının farkında olan su büklüm büklüm burulur. Zalimlere vermez emanetini. Su bazen de kendisiyle dertleşecek eş dost, arkadaş arar yanında yöresinde. Bulur da… O yüzden şâir suya sorar: Nerede kardeşlerin cömert Nil, yeşil Tuna?

Korkan kişilere su veririz, su korkusunu alsın diye. O kadar değerlidir ki göğün on ikinci katından yükselen kayın ağacının altındaki çukura hayat suyu olarak saklanmıştır. Doğanın en kıymetlileri olan ateş, toprak ve havanın en yakın arkadaşıdır. Su, anasır-ı erba’adır. Öyle esarete gelemez. Âkif gibi meydan okur, özgürlüğünü elinden almak isteyenlere: “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım.” Öfkelendiğinde gözü bir şeyi görmez tufanlar koparır, hiç affetmez. Adı Nuh tufanı olur. Onun da huyu suyu vardır değişebilen. Suyun hırçınlığı geçince yüreğimize su serpilir.

Ne kadar anlatırsak anlatalım, konu su olunca bir şeyler mutlaka eksik kalacaktır. Anlatmaya çalıştıklarımız ummandan sadece bir damla. Damla da atasını hatırlatır mutlaka. Ezelden beri var olan su umuyoruz ki ebede kadar da var olsun. Dedem Korkut Ata boşuna söylememiştir: Suya ecel gelmez, diye. Hayatın ta kendisi olan suyun şiirde de yerini alması kaçınılmaz olmuştur. Burada sözü şaire bırakarak yazımı bitiriyorum:

 Dostlar ırmak gibidir

Kiminin suyu az, kiminin çok

Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca,

Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya,

İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,

Bulanık bir göl gibi...

Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.

Uzaktan görünümü çekici, aldatıcı

İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı....

İnsanlar vardır; derin bir okyanus...

İlk anda ürkütür, korkutur sizi.

Derinliklerinde saklıdır gizi,

Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;

Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.

 

  Bu yazı 2299 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI