istanbul escort istanbul escort bayan
escort konya
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
Tülay Elif GÖKHAN
  28-11-2022 15:50:00

NEDEN AĞLAYALIM Kİ?

Bazen çok mutlu olduğunda ağlarsın. Bazen çok kızgın olduğunda bazen sevdiğini kaybettiğinde bazen sevdiğine kavuştuğunda ağlarsın. Bazen konuşamazsın kelimeler boğazında düğümlenir, gözlerinden yaş olur akar. Bazen çaresiz kalırsın çaresizliğinin çaresi olur gözyaşların, ağlarsın. Sevgiliye veda ederken ya da sevgiliye kavuşurken ağlarsın. Bazen ağlamak için bir sebebe ihtiyaç duymadan nedensizce ağlarsın.

Bazen çok sinirlenirsin, küplere binersin o zaman da hâkim olamazsın gözyaşlarına, öfkeden ağlarsın. Vücudun gözyaşı askerlerini gönderir seni savunması, koruması için. Çünkü ağlama ordusunun en güçlü askerleridir gözyaşları.

Bazen bir mum gibi için için ağlarsın kimse görmez ağladığını, tüm yaşları içine akıtırsın. Çünkü ancak o zaman merhem olur, gözyaşların içindeki yaraya. Bazen ağlamaktan başka yolun yoktur sadece ağlayarak anlatırsın kendini karşı tarafa. Konuşmayı bilemediğin için tek iletişim aracın olur ağlamak.  Acıktığını, susadığını, canının yandığını, hasta olduğunu böyle duyurabilirsin anne babana…

Bazen o kadar çok ağlarsın ki gözlerin kan çanağına döner, işte o zaman kanlı gözyaşı dökersin… Gözler, kanlı çanak olur; gözyaşları da kan. Bazen ağlamayı acizlik, güçsüzlük zannederiz, kimseye göstermeyiz gözyaşlarımızı. Oysa ağlamak ne kadar insanî ve ne kadar gereklidir. Ağlamanın cinsiyeti, rengi, dini, yaşı olmaz. Olmaz olmasına da sadece babalara yakıştıramayız ağlamayı. Onlar kocaman sıradağlardır. Gücün, muhkemliğin en somut halleridir onlar. Ne yıkılırlar ne sarsılırlar ne de ağlarlar.  Ama anneler de durum başkadır. Onlar her zaman ağlamaya hazır erler gibidir. Her şeye ağlayabilirler. Ama güçlü durmaları gereken yerleri de çok iyi bilirler.

Bazen hüngür hüngür ağlarız, ağlarız ve çok rahatlarız. Dökeriz içimizdeki ve üstümüzdeki tüm taşları. Gözyaşlarımız damla damla taşır dışarıya, içimizdeki tüm ağırlıkları. Damla damla da olsa rahatlatır bizi akan yaşlar, ilaç gibi etki eder. Taşlar kadar ağır hüzün yüklerini yaşlarla atarak tüy gibi hafiflersiniz. Oh, dünya varmış, dersiniz. Bazen de zehirdir bu damlalar, akıtıldıkça rahatlarsın.

Bazen gözyaşlarınız sırdaşınız olur. Sevip de söyleyemediğiniz, kızıp da anlatamadığınız şeyleri sadece ikinizin arasında kalması şartıyla ona söylersiniz. O, sizi sükûnetle, yargılamadan yorum yapmadan dinler, anlamaya çalışır. Ne zamanki verdiğiniz sırları taşımakta zorlanır, işte o zaman sessiz sedasız bir şekilde gözlerinizden düşüp adeta sırra kadem basarlar, sırlarınızla beraber sır olurlar. Yanaklarınızda sadece izleri kalır. İşte, sessiz sessiz ağlamaktır böylesi.

Bazen de şairin duygularını dizelerde anlatır ağlamak. Ağladığını mısralar yoluyla okuyucuya duyurmak ister. Adeta kelimeler şairin elçisi olur. Onun yerine ağlar onun yerine güler: “Ağlasam sesimi duyar mısınız, mısralarımda; dokunabilir misiniz, gözyaşlarıma ellerinizle?”

Bir de yapmacıktan ağlama vardır ki kimseye tesir etmez. Hani bazı yörelerde para karşılığında ağlayan, ağlamayı meslek haline getirenler vardır ya. İşte, onlar gibi yapmacıktan ağlayanlar gönüllere etki etmez, edemez. Her şeyde olduğu gibi ağlamanın da samimi olanı makbuldür. Yusuf’u kardeşleri kuyuya attıklarında yapmacıktan sözüm ona ağlamışlardır. Sahte gözyaşlarıyla babalarını kandırmaya çalışmışlardır. Ama bu ağlama timsahın avını yerken döktüğü gözyaşıyla aynıdır. Yakup’a etki etmemiştir ki yıllarca Yusuf’unun dönmesi için beklemiş, ayrılığın ateşinden gözyaşları dökmüştür. Ateş ve su…Yakup içindeki ateşi gözündeki yaşlarla söndürmeye çalışmıştır. İşte, Yakup’un ağlaması samimi bir ağlamadır. Yürekleri parçalamıştır.

Belki de bu sebeple ağlamak en çok ayrılıklara, kayıplara yakışır. Bu ayrılık hem ölüm anlamında hem gurbete çıkmak anlamında olabilir. Ölüm karşısında ağlamak terapi gibidir. İnsan, yasını ağlayarak tutar. Bu yas da kaybedilen her akla gelişinde bir kere daha tutulur.  Sanırım bu yüzden de ağlamak ve ağıt kelimeleri aynı kökten gelmektedir. Her ikisinin kökü de feryat anlamına gelen “ağ/ah” kelimesidir. Ağlamak sevdiğimiz birini kaybettiğimizde bizi bize getirmenin en iyi yoludur. Kaybedilenin bir daha geri gelmeyeceğini insana en iyi gözyaşları anlatır. Bu sebeple ağlamanın insanı iyileştirici bir etkisi olduğu da aşikârdır.

            Unutulmamalıdır âşığın en önemli özelliklerinden biridir ağlamak, sevgilinin de şanındandır ağlatmak. Yapacak bir şey yoktur, ağlayan da razıdır haline ağlatan da. Âşığın gözyaşları sel olur akar sevgilinin mahallesine. Sele suya verir her tarafı. Âşığın gözyaşları umman olur. Ama sevgili insafa gelmez ne fayda. Âşığın gönlündeki aşk ateşini ise gözyaşı asla söndürmez tam aksine iyice arttırır. Âşık aşkının çoğalmasından ziyadesiyle memnundur. Aşk derdine derman bulmak isteyen tabiplerden bile merhem istemez ve şöyle der: “Aşk derdiyle hoşem, el çek ilacımdan tabîb” Çünkü âşık bilir ki cânân (sevgili) olmadıktan sonra cân neye yarar?     

İnsan en çok da kendine ağlar. Yaptıklarına, yapamadıklarına, gücünün yettiğine, gücünün yetemediğine ağlar. Ama en mühimi de nedir, biliyor musunuz? İnsan olan ağlar.

Aslında ne kadar da kıymetlidir gözyaşlarımız, âdeta inci tanesidir. Bu yüzden de boşa da akıtmamalıyız onları.  Sadece hak edene harcamalıyız gözyaşı sermayemizi, herkese değil. Hayatın ağlayacak kadar uzun olmadığını hatırlarız sonra.  Bunu hatırlayınca da bir şarkı tuttururuz dudaklarımıza: “Ağlama, değmez hayat bu gözyaşlarına.”

 Umarız ki tüm ağlamalarımız sevinçten olsun. Gözyaşlarımız hüznümüzün değil, sevincimizin elçisi olsun.                       

 

  Bu yazı 3255 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI