Emel Zehra TUNÇİNAN
  11-02-2024 01:12:00

GECE

Kuşu, böceği, ağacı, çiçeği dinle. Gece sokakları örttüğünde, insan sesi yokken, köpekler uyuduğunda dinle. Sonra bir sigara yak. Gözlerin çakmağın alevine düşsün. Derin bir nefes çek ve bırak. Duman uzasın gitsin. Yürü. Saatler senin. Dakikalar yalın ve sade. Düşünme. İlk kez ölümü çıkar aklından. Dudaklarını büzme. Bir sokak lambası bul. Altında dur. Sorgulama. Kim niye gitti, dönüş var mıdır? Tanrı duyar mı söylemediklerini?

Dünyayı arşınlama hayali kur yeniden. Sonra tam orada bırak hayalinle gölgeni. Yalnız devam et. Küçük adımlarla büyük cümleler kur içinde. Duyan yok, gören yok. Bir kedi geçerse yanından, onunla eş tut kendini. Tüm eşitsizliğe rağmen onunla aynı havayı koklamanın keyfini çıkar.

Bir toz zerresi olduğunu kabul et. Yokluğun batırmaz evreni. Varlığın güç katmaz birilerine. Öyle zayıfsın ki bir aşk darmadağın eder seni. Annen ölse yalnızlık kaplar gövdeni.

Anılarını al kucağına, başlarını okşa. Sev ama boğma. Özgür bırak.

Gençliğinin en güzel anları kendi zaman tünelinde hapis. Zorlama kapıları. Kilitler zorlandıkça kırar tüm anahtarları. Güneş hep senden uzakta doğdu, yakınında battı. Kara bulutlar geçti üzerinden. İzledin bir şey hissetmeden.

Hava zemheri soğuklara gebe. Rüzgârı kokla.

Dar yollar çağırıyor seni. Sağa sola sapma. Çukur çıkarsa karşına; üstünden atlama, etrafından dolaşma. Eğil usulca, bak içine; en dibe, en derine.

İlkokul öğretmeninin kalın dudakları, komşu teyzenin yırtık terlikleri, bakkal amcanın ihtiyar gözleri, babaannenin küçülen bedeni, fotoğrafıyla konuştuğun deden, uyandığında burnuna dolan kömür kokusu, babanın soyduğu kestaneler, annenin eline batan iğne, kuzeninin tenis ayakkabıları, büyük halanın yağ tulumu vücudu, yumurta kokan beslenme çantan, sıra arkadaşının pembe silgisi, kavrulmuş soğan kokan apartman boşluğu, eniştenin hediyesi zenci bebek.

En çok da pazar günleri öğle saatlerinde, tek kanallı televizyonda yayımlanan klasik müzik konseri. Orkestra şefinin havada devinen anlamlı anlamsız el kol hareketleri. Sana “şimdi sus, şimdi konuş” diyen komutları. Yan odadan gelen, ince duvarı delip geçen sesler. Senin susturucu taktığın dilsiz duruşun, bekleyişin…

Hepsi o çukurda. Gör onları. Duy onları. Sonra benzin dök hepsinin üstüne. Alevleri izlerken geç ateşin üstünden, zor olsa da yaz kendine yeniden bir geçmiş.

Güvenli yer neresi? Bul orayı. Uygun adımları öğren.

Yıldız yok gökyüzünde. Yağmur yağmadan ıslanmalısın. Kuytu köşeler güvenli değil. Dar sokaklardan çık, caddenin ortasına geç. Asfaltın soğukluğuna aldırmasın buruşuk, şekilsiz, çıplak ayakların. Sabah olmadan, bedenin soğumadan bitir şehri. Çabuk ama acelesiz. Biliyorum yorgunsun. Biliyorsun bitkinsin. Biliyoruz, bu gidiş dönüşsüz.

Kırmızı ışıkta durma, kurallar tükendi. Son nerede başlar nasıl biter, önemsiz. İlk kez bu kadar tek başınasın, tadını çıkar kararlarının. Özgürsün, kafanın içini boşalt dilediğince.

Aldığın her darbe madalya. Önünde arkanda sallanıyor alabildiğine. Taşı onları, bırakma bir yerde.

İstersen soluklan biraz. Bir taşın üstüne otur. Her şey çok uzak. Takvim günleri yaşanmamış kadar yabancı. Rüyaların yerli ve gerçek.  

Sesin yaşlandı. Ömrün yaşlandı. Gözlerinin etrafında ince çizgiler var. Tırnakların uzun, dudakların sönük, saç tellerin cansız, ciğerin kirli. Yüreğin çıkarıldı, eline verildi. Onu yiyebilir misin? İnsan kendi kalbini yiyebilir mi? Mide suyun yok ki. Uzun tırnaklarınla bileklerini kesebilir misin? Kanın akar mı ki?

Çıplaksın. İçin çıplak. Üstündeki giysi sana ait değil. Zorla giydirdiler. Esmer tenini yıkadılar önce, akladılar pakladılar güzelce. Atamazsın beyazlığı üstünden. Çıkaramazsın temizliği.

Oysa kirli kalmak istiyordun. Yine dinlemedi kimse.   

Son kez bak arkana. Sevdiğin kaç kişi el sallıyor arkandan? Hangileri gelmek istiyor seninle? Alır mısın yanına onları? Kimseyi çağırma, katma yanına. Senin yolculuğun bu. Pusula da dümen de kaptan da liman da sensin.

Gün doğuyor yavaş yavaş. Kalk yürü biraz daha. Az kaldı.

Yavaş yavaş bırakabilirsin kendini. Varış noktasındasın. Uzat bacaklarını. Aldırma soğukluğa. Korkma karanlıktan. Kavgan da savaşın da bitti. Hesabı istedin masaya, ödedin hepsini.

Huzurla kapat gözlerini. En sevdiğin şiirin dizeleriyle birlikte toprak dolsun avuçlarına.  Görecek bir şey kalmadı bu dünyada.

Zaman tükendi. Gece bitti, gün doğdu.

Uyu artık…

 

 

  Bu yazı 986 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI